28 Temmuz 2007 Cumartesi

Gurbette hayattan öğrenilenler...

insanın hayatında önemli dönüm noktaları vardır... herkesde olur bu durumlar bu zamanlar bazen kişiye ansızın beklemediği anda gelir.. bazende kişi böyle kararlar vermenin gerekliliğini anlar , hayatına çeki-düzen vermek adınaa bişiler yapmak ister ve önemli kararlar alır... nedendir bilemiyorum bu aralar benim bu hayata çeki-düzen verme işi bana çok sık uğruyor... değer verdikleriniz vardır hayatta... kaybetmek istemezsiniz canı sıkılcak o üzülecek diye ödünüz kopar... üstüne titrersinizz.. benim bu sıfatları taşıyan çok nadir insanlar vardır yaşamımda... mesela -dosttu önceden- şimdi arkadaşım .... biri daha varki çok önemli biriydi benim için ömrümün sonuna kadar bununlayım artık dediğim biri... ve bir gün öyle bir an geldiki... ben sıkıldım ! evet , ikisindende çok sıkıldım.. halbuki hayatımda elle tutulur kaç kişi varki benim ? işte birde bunu düşündüm... dışarılara çıkıp gezip tozmayalı çok uzun zamanlar oldu... hatta artık bende hatırlamıyorum diyebilirim... ben sanırım yalnızlığa haddinden fazla alıştım ve çok yalnız kaldığım için artık yalnız kalmaktan hiç mi hiç korkmuyorum. hatta bu yalnızlık bana huzur vermeye bile başladı artık... her gece deftere kararlanan 1-2 cümlelik kelimeler artık bana huzur veriyor..
insanlardan bıkılan anlar... gözün kimseyi görmek istememesi... bu yaz neden böyle oldu herşey ? neden aslında onuda çözdüm sanırım... her yaz çıkıp gezer tozardım.. artık içimde bir damla istek yok... asiyeyle dalga geçerdim.. için geçmiş senin diye... :D benimde içim artık geçmiş.. yaş olmuş 20... içimdeki o fırtınalar çoktan durulmuş sakin bi deniz gibi sonsuz olmuşum... büyümüşüz herhalde yaa.. bu lafı diyeceğimi hiç tahmin etmezdim tabi çevremdeki kimse tahmin etmezdi.. çünkü onların esra'sı ele avuca sığmayan bir orda bir burda hıpır zıpır karışımı bişidi... mesela eskisi gibi gülmüyorum artık.. yaptığım pudinglerden bile zevk alamıyorum...
bi yerlerden buldum türk halk müziği çalan bi radyo... ahh ne güzel şarkıdır...
''ellerini çekip benden yarim bu gün gider oldun...''fazla iyi gelmiyor bana bu tarz şarkılar kapa esra deyip kapatıyorum... :)

hahahahah :) işte bu... radyo rama ....
ben imkansız aşklar için yaratılmışım :)
bak bu şarkı dinlenir işte...sevmiyorum artık romantizmi aşk meşk masallarını... artık sert seviyorum herşeyi ve sanırım bu 2-3 yıldır böyle.. oda.. üniversiteye başlama yıllarıma rastlarsa... sanırım üniversiteden çok şey öğrenmiş olmanın bilincini hayatımıza taşıyoruz... aslında yaşanması kesinlikle gereken bi duygu şöyle memleketten anneden babadan uzak olmak ama.. insana bazen kapanması zor yaralarda açabiliyor.. tabi tipik öğrenci evlerinde 15 kişiyle beraber yenen iftar yemekleri yada öğle atıştırmaları ( ki onlarda çoğunlukla ekmek kola ve peynirden ibarettir ) bütün sıkıntıları alıp götürebiliyor... önceleri çok ağlıyorsunuz ama sonra baya bi özlüyorsunuzz... her neyse... sert yaşamayı bu dönemlerde öğrendim ben.. evet o zamana kadar yani 18ime kadar falan ben evimin pamuk prensesiydim... Allahımada binlerce şükürler olsun pamuk gibi bi baba ve annee var :)onlardan ayrılmak... gurbet ... ne demektir bunu gerçekten az insan özümseyebilir.. hele birde o yaşa kadar bir saniye bilee ayrı yatmamışsanız onlardan... hayat gittikçe zorlaşır... hergün ağlarsınız.her fırsatında evinize gidersiniz.. daha sonra yeter ağlamak bi yere kadar hayat oyununu oynuyorsa benimde bişiler yapmam şart düşüncesi ağır basar... ve sonra başlarsınız didinmeye... tabi çevreniz insan doludur.. ve eğer aileniz benim gibi acayip derecede koruma içgüdüsüyle..:) türlü hikayeler uydurarak kolana hap katarlar mevzularını her telde anlattıkları için saklarsınız kendinizi... soyutlarsınız.. aman böyle olacaksa insanlar bulaşmam olur biter dersiniz... başlarda aslında özü iyi olan insanları bile kırıp hayatınızdan uzaklaştırmaya başlarsınızz... aslında iyidir o ama göremezsiniz işte... sonraları... bu böyle olmaz ben böyle 4 yıl tek başıma yapamam dersiniz... ve takılmaya başlarsınız yavaş yavaş... alışma ve ısınma dönemler gelir peşinden... daha sonra sıkıldığınız zmanalarda onları aramaya ve bişiler yapmaya başlarsınız.. mesela yemek dondurma yenilir.. çay bahçelerinde vakit geçirirsiniz... gurbette yaşayanalr iyi bilir.. gurbet arkadaşlığı daha başkadır... daha sıkıdır.anne yok baba yok :) onlar vardır sadece vee hastalandığınızda ilk onlar olur yanınızda...içinden birine bişi olsa ailelere en son haber verilir.. gereken herşey yapılırr iyileşildiğindee memlekete gönderirsiniz... herşey daha farklıdır. ve ben 2 seneyi devirmiş biri olarak nedendir bilinmez artık hastalandığımdaa arkadaşlarıma iyiyim merak etmeyin yaa diye haber vermek zorunda hissederim kendimi... beraber pikniğe gidilir mesela..herşeyin tadı güzeldir... içiniz yumuşar o anlarda :) ama ben şuanda yine semsertim... inanmıyorum burdakilere.. burda yanımda olanlara... ve geç anlamış olsamda büyüdüğümde anlamış olsamda.. yine acıyor nedense içim..yani sandığınız kadar gaddar değilim ben :) yinede :) az acıyor... çünkü ; ben zaten bunlara inancımı kaybetttimm hemde çok oldu hayat herkese adil davranmıyor.. hayatımı mafettiler ama olsun.. iyi oldu...başka türlü pembe bulutların üstünden inmezdim ben :)



Hiç yorum yok: