14 Ağustos 2007 Salı

dönme sakın sevgili , yokken varsın aslında...


Gururun Önemi Yok Şiirsel aşkların peşinden koştuk hep… Gözlerimiz kördü, bilmezdik elimizde tutuğumuzun değerini… Hep daha iyisini aradık…
Doymadık, doyurulmadık… Hep karşıdan bekledik… Bizi anlamasını diledik… Sanki düşüncelerimizi okuyacağını zannettik… Hayır, hayır… Biz hakkettik bunu… Biz hak ettik sevgisizliği… Savaşmadık… Önümüze altın tepsiyle sunulmasını istedik, bekledik… Kılımızı bile kıpırdatmadık… Biz çok mu mükemmeldik… Belki öyleydik, belki değildik… Ne fark eder ki… Onu kazanmak için bir şey yapmadık ki… Onun gözlerinin içine bakıp birkaç söz söyledin mi… Birkaç sözü geçtim, hiç gözlerinin içine baktın mı… Ondan daha iyisini bulmak için hep arayıştaydın dimi… Onun sevgisi sana yetmiyordu dimi… O, mükemmel değildi dimi… Ama seni seviyordu… Hem de karşılıksız, hiç bir şey beklemeden… En zor anında o vardı… Üzüntünde, sevincinde o vardı sadece… Gecenin kaçında ararsan ara hiç tereddüt etmeden cevap veren o değil miydi… Sen onu hak etmiyordun… Sen bir hiçsin… Fiziki güzelliklere kaptırmışsın kendini… Senin sevilmeye hakkın yok… Sen yaşamdan çalıyorsun, başkalarının yaşamından… Bir gün gelecek, hatanın anlayacaksın… Belki bu hataları anlamak için saçındaki karları görmen gerekecek… Yol yakınken dön ve kalbinin sesini dinle… Biliyorum, o kendini beğenmiş bedenin içinde de bir kalp var… Bir yürek var… Ne bekliyorsun… Sana gelmesini mi… İlk adımı sen at… Bir kere olsun gururunu düşünme… Kimden çekiniyorsun… Seni aşağalamasından mı korkuyorsun… Hak ettiğinle yüzleş… Bu kadar beklemen bile yeter bunun için… Çık karşısına seni seviyorum de… De ki sensiz olamam… Cevabı önemli değil… Artık sen de öğreneceksin, karşılıksız sevmenin acısını… Öğreneceksin ve aynı hataya düşmeyeceksin… Bunu anladığın vakit, kollarında bulacaksın onu… Sevgiyle sarılacak sana… Dünyevi zevklerden kurtulacaksın… Gerçek aşkı bulacaksın… Anlıyorsun değil mi… Hadi… Şimdi onu görmek için sabredeceksin biraz… Elbet çıkacak karşına… Ve o gün geldiğinde dök içindekileri ortaya… Utanmadan bağır içindekileri… Seni asıl mahveden ne biliyor musun… Gururun… Ayaklar altına gururunu… Kendin al… Gururun boş bir duygu olduğunu öğren… Öğren ki boş yere hem kendini hem karşındakini üzme… Son sözüm hayat ertelemeye gelmez.

Sendeki sırrın kapılarını araladıkça, bendeki umutsuzluğun sebebini daha iyi anlıyorum. Buluştuğumuz adreslerde birbirini iten gerçeklerin, aslında hayatın gerçekleri olduğunu biliyorum.
Aşk tek kişilik yalnızlıktır, iki kişilik bir oyun. Gerçek aşkın, üçüncü tekil şahıslara asla tahammülü yoktur. Bir kalbi tam anlamıyla fethedemediysen, o kalbin sınırları içinde gezinerek, ancak zaman kaybedersin. Bu gerçek ikimiz içinde geçerli.
Yalnızlık nöbetlerimde, seninle yaşadığım her anı, Bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçirdim. Yüreğimdeki duyguları YaLnızLıK ambarına boşalttım. Bir rüyadan uyandım ve anladım ki, biz birbirimiz için yaratılmış değiliz. Kandırmayalım kendimizi. Gözlerimizin aynı hizada buluşmasının getirdiği heyecanı, çok fazla büyütmeyelim.
Hayatın tekrarı yok ve zaman hızla geçip gidiyor. Hayat, doğru zamanda yanlış insanlarla harcanmayacak kadar DeğErli. Ve ben hayatın değerini bildiğim kadar, kendi değerimi de biliyorum. Sonu hüsranla bitecek maceralar bana göre değil.
Karamsarlık değil bunlar. Mantığımın duygularıma ağır basması. AkLIMIn ZAFERİ... Yeni bir MaSaL da kendimi harcatmaman gerektiğini haykıran yüreğimin sesi...
Biliyorum ki, bütün kahramanlar YALNIZDIR vE BEN yalnızlığımdan kalan saltanatı sürdürmeliyim.
Dertlerin Kıralı olmaktansa, böyle bir yalnızlığı tercih ederim.
Çünkü, Benden bir başka bir ben daha yok bu dünyada. Ve hayat ikinci bir şansı her zaman sunmuyor insana...
Dönme sakın Sevgili, Yokken varsın aslında...

ayrılık insana ne zaman koyar


Ayrılık İnsana Ne Zaman Koyar ?
Seni bir daha ararsam adam değilim!" dedikten sonra adam olup olmadığını düşünmeye başladığında...
- Birlikte gittiğiniz kafede otururken kıçına dikenler battığında...
- O kafenin garsonuna "Aşkım!" diye seslendiğinde...
- Garsondan yediğin dayağın acısını hissetmediğinde...
- Haftasonları annenle sinemaya gittiğinde ve sinemada kadınlar tuvaletinin önünde annenin çantası ve paltosuyla onun tuvaletten çıkmasını beklediğinde...
- Tüm şarkılarda salya-sümük olduğunda...
- Ağlayacak omuz bulamayıp dayak yediğin garsonun omzuna gittiğinde...
- Kış günleri sokağa çıkıp ellerin üşüdüğünde...
- Annen ellerin üşümesin diye sana yün eldiven ördüğünde...
- Kimse halini hatrını sormadığında...
- Dayak yediğin ve omzunda ağladığın garsonla içmeye gittiğinde...
- Bol miktarda rakının üzerine iki tek de nane likörü devirip (cila hesabına) geceyi tuvalete kusup kanepede sızarak noktaladığında...
- Geceleri ayrılık şiirleri yazmaya başladığında...
- Yazdığın şiirleri içki ortamında, dayak yediğin ve omzunda ağladığın garsona okuduğunda ve garson arkadaşın "Abi bu kız yaramazmış zaten..." dediğinde...
- Sevdiğinin sana doğum gününde aldığı kazak annenin 100 santigrat derecede yıkaması sonucu çektiğinde ve annenin yüzüne anlamlı anlamlı bakıp "Çok adi bi yünmüş canım bu da, bak babana ben pazardan bi kazak almıştım 10 yıldır giyiyo da bi santim bile çekmedi!" dediğinde...
- Ona yazdığın tüm mektupları ve şiirleri yaktığında...
- Onunla çekilmiş fotoğraflarda senin olduğun bölgeleri onun çoktan kestiğini düşündüğünde...
- "Ulan madem o kesip çıkardı beni resimlerden, ben de onun bulunduğu yerleri keserim!" deyip eline makası aldığında...
- Fotoğraflardan kestiğin parçaları selobantla yapıştırmaya çalıştığında...
- Yıkanıp çeken hediye kazağı, dayak yediğin, omzunda ağladığın ve içmeye gittiğin garson arkadaşın küçük oğluna verdiğinde...
- Sevdiğinin izini kaybettiğinde...
- "Belki memlekete gitmiştir ailesiyle..." diye otobüse atlayıp 15 saat sürecek bir yolculuğa çıktığında...
- İçinde sevdiğinin adı bulunan bir düğün davetiyesi aldığında...
- Kendini her konuda suçlu hissettiğinde...
- "Keşke..."li cümleleri çokca kurmaya başladığında...
- Koca bir hiçlik içine düşüp sabaha karşı özel televizyonlarda yayınlanan, oyuncu kadrosunun %90'ı vefat etmiş eski Türk filmlerini seyredip Muhterem Nur için gözyaşı döktüğünde...
- Arkadaşların düğünlerde sana dansedeceğin bir kız ayarlama çabasına giriştiğinde...
- Bahar gelip de Parklar ve Bahçeler Müdürlüğü'nün aşıklar için özel olarak tahsis ettiği banklarda birbirine göz süzüp şirinlikler yapan aşıklar gördüğünde.
-Telefonun çalmasını hasretle beklediğinde.Ama beklenen telefon hiç gelmediğinde

1 Ağustos 2007 Çarşamba

Bir Veda Hikayesi...

Image Hosted by ImageShack.us
Gözlerimden yaş misali düşüşünü seyrediyorum öylece Nasıl süzüldüysen içime,aynı şekilde gidiyorsun işte... sessizce Ne değiştirebilir şimdiden sonra bu kaderi? Sen mi? Güldürme beni... Her gidişinde dünyamı bir hiçe çeviren,görmezden gelen hüsranımı... ve uğruna nice ağıtlar yaktığım,nice şiirler yazdığım,adını kalbime kazıdığım... Sen...? N'olur güldürme beni haline... Gelirsen diner sandığım yalnızlık durulmuyor. Meğer kendimeymiş yalnızlığım,ağır geliyor... Yaralarım onarılmaz artık. Aşkından kurtuldum ya,illa bir iz yapışacak yakama.Çek gölgeni peşimden,inan sensiz daha mutluyum ben... En acı anlar boğazımda düğüm işte. Ne kadar yutkunsamda,hazmedemiyorum onca kırılmışlığı. Sendeki ise;sadece vicdan rahatsızlığı... Hiç beklemediğin anda; vuracağım kalbinin orta yerinden ta... Aniden gelişin gibi, Ve gidişin gibi, Hatta tekrar tekrar dönüşün gibi olacak herşey. Tüm acılarımı yakıp küllerini göndereceğim sana. İbret-i âlem olsun diye,çektiklerimi,beni biraz olsun anla diye,bir daha dönme diye!!! Gün oldu,devran döndü Sen niyetlendin bu kez sevdama Gel bakalım kapıma Hâlâ açan bir ben var mı ardında? Üzgünüm...Seni tekrar sevemeyecek kadar ruhsuzum artık Bu kez de sen anla!!!